Moskova, AB’nin varlıkları Ukrayna’ya aktarma planına karşı “casus belli” söylemini öne çıkardı
04 Aralık 2025’te Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev, Telegram hesabında yaptığı açıklamada Brüksel’i açıkça tehdit ederek, dondurulan Rus varlıklarının Ukrayna’ya destek amacıyla kullanılmasının “mahkeme yoluyla değil, gerçek anlamda doğal tazminatlar şeklinde geri alınacağını” söyledi. Medvedev, paylaşımında AB’nin bu adımının uluslararası hukuk açısından “özel bir casus belli türü” olarak değerlendirilebileceğini iddia etti.
Rusya’nın 2022’de Ukrayna’ya karşı başlattığı geniş çaplı işgal sonrası AB, Avrupa’daki devlet ve özel fonları da içeren 200 milyar avroyu aşkın Rus varlığını dondurmuştu. En büyük varlık miktarı Belçika’da bulunuyor. AB, bu fonları Ukrayna için oluşturulacak “reparasyon kredisi” mekanizmasında kullanmayı tartışıyor. Ancak hukuki riskler ve üye devletler arasındaki görüş ayrılıkları nedeniyle karar süreci yavaş ilerliyor. Belçika, Ukrayna’ya verilecek 140 milyar avroluk kredi konusunda ek güvenceler talep ediyor ve bu yapıya açık itirazını sürdürüyor.
Moskova için dondurulan varlıklar stratejik sembol ve siyasi kırmızı çizgi
Rusya, dondurulan varlıkları yalnızca ekonomik bir kaynak değil, aynı zamanda “egemenliğin simgesi” olarak görüyor. Bu nedenle Batı’nın fonları Ukrayna’ya yönlendirme girişimleri Kremlin’de sert tepki doğuruyor. Uluslararası toplum ise bu mekanizmayı, Rus saldırganlığının yol açtığı devasa yıkımın tazmini için en etkili seçeneklerden biri olarak değerlendiriyor.
Medvedev’in savaş tehdidi içeren açıklamaları, Avrupa başkentlerine yönelik psikolojik baskı olarak değerlendiriliyor. Kremlin uzun süredir “casus belli” söylemini, belirsizlik ve gerginlik yaratmanın bir aracı olarak kullanıyor; amaç, AB içinde tereddüt oluşturmak ve birliğin Ukrayna’ya destek konusunda geri adım atmasını sağlamak.
Sert söylem Kremlin’in stratejik iletişim aracına dönüşüyor
Medvedev, son yıllarda Kremlin’in en agresif söylemlerini dile getiren isim hâline geldi. Bu rol, onun hem Putin’e sadakat gösterme aracına dönüşüyor hem de sistem içinde “radikal ve tavizsiz figür” olarak konumlanmasını sağlıyor. Bu tür açıklamalar çoğu zaman Kremlin’in Batı’nın tepkisini ölçmek için attığı bir “deneme adımı” işlevi görüyor.
Açıklamanın zamanlaması da dikkat çekici. AB’nin reparasyon kredisine ilişkin müzakereleri zorlu geçerken Kremlin, birlik içindeki anlaşmazlıkları derinleştirmeye çalışıyor. Moskova, hukuki tartışmalar ve siyasi çekinceler üzerinden süreci geciktirmeyi, böylece Ukrayna’nın uzun vadeli finansman yapısının oluşmasını engellemeyi hedefliyor.
Kremlin’in amacı hem dış hem iç cephede baskıyı artırmak
Medvedev’in söylemleri yalnızca AB’ye gözdağı vermiyor; aynı zamanda Rus kamuoyuna yönelik propaganda amacı taşıyor. Rus medyasında bu açıklamalar “Batı’ya meydan okuma”, “Rusya’nın gücünü gösterme” şeklinde sunuluyor. Böylece Kremlin, “kuşatma altındaki ülke” anlatısını güçlendirerek toplumun militerleşmesini ve savaş politikasına desteğini pekiştiriyor.